29 Kasım 2008 Cumartesi

Uzun bir zaman sonra Merhaba!

Sanırım nihayetinde yeni sezonu açtık diamond ile.Yeni arkadaşlarımızın ilk tanışma gecesini çok uzun tutmasakta onlar için doyurucu olduğuna inannıyorum.Geç girip erken çıkılan havuç ve elmaların leziz lezzeti ve sigara dumanlarının boğucu trafiğinde hemeka yı arayan gözlerle izledik etrafımızı.Yeni arkadaşların blog sayfalarına taşınıp taşınmayacağını önümüzde ki günler gösterecek.

9 Mart 2008 Pazar

Yeniden ve Misafirle

Yine ara verdiğimiz turlarımıza kadim broadway ile devam ettik.Ani gelişen bir atak sonucu kendimizi ceza sahasında kaleye yakın bölgede bulduk.dinyeper sky hemeka gonzalez ve yeni arkadaşımız kakalete ile geç girilen mekandan yine erkan ayrıldık sayılır.hemeka erken oyunu terketmesine rağmen bizler inatla uyku ve sabah kalkamama sendromuna direniş gösterdik.İnce meyve tabağı bu sefer ayrı parçalı forma halinde gelirken içecek menüsünde dinyeper harici yine meyve suları ve kola hakimdi.full müizk eşliğinde ilk defa dünyaya soktuğumuz kakalete ile birlikte kısa ama pasımızı alan bir geceydi.ya da sabahtı.

1 Ocak 2008 Salı

Kim Korkar Melisa Pub'tan

Bu seferki hikayemiz sanirim öncekiler gibi olmayacak, olamayacak.. Zaman zaman kaybolan, dolunayda ortaya cikan ve Izmir manzarali bir yerden bahsedecegiz.. Evet tirsmadik, yilmadik, tereddüt dahi yasamadik ve oraya gittik.. Melisa Pub!

Gecenin 12'sini coktan geride birakmistik.. Nerden ciktiysa birden Deklarit ismini dahi bilmedigi bu puba gitmek istedigini ve Izmir'i oradan görmek istedigini söyledi. Alsancak'tan Basmane'ye dogru yola cikmistik bile.. Gidecegimiz yer Tepecik'ten Gürcesme'ye cikarken yol üstünde sagda kaliyordu.. Yol karanlikti.. Gören ya elektriklerin kesildigini ya da henuz elektirigin icad edilmedigini düsünebilirdi bu yol boyunca.. Gözler sürekli sag tarafa bakiyordu ve ilgili, adi sani bilinmeyen pub araniyordu.. Dolunay dogmak üzereydi.. Hava soguk ve sisliydi.. Ancak ortalikta pub ya da benzeri hicbirsey yoktu. Yolda baya ilerlemis ve Polis Okulu'nun oldugu yere kadar gelmistik.. Evet, sehir efsanesinde oldugu gibi görünmemisti bize, dolunayin dogmasini beklemisti.. Geldigimiz yonden geri donup tekrar göz atmamiz gerektigini düsündük ve uyguladik da.. Dogan dolunay ile birlikte ilerde tabelasi tam da net olarak görünmeyen bir pubin oldugunu farkettik.. Evet orasiydi.. Melisa Pub..

Arabadan indik.. Kapiya dogru yaklasiyorduk.. Pencereden disari pembe ve mavi isiklar saciliyordu. Icerden gelen roman havasi sesi Dinyeper'i ürkütmüs olmali ki "önce girersem de götüm" diyordu.. Hemeka gözünü karartmisti ve ilk girmeye kararliydi.. Oyle de yaptim.. Kapidan matkap ile delinmis yerden cikan ipi cektim ve kapiyi actim.. Zayif esmer ve ince biyikli cocuktu bizi ilk karsilayan ve hosgeldiniz diyen.. Sonra ise mekandaki herkesin bakislarindaydi karsilama sirasi..

Icerdeydik.. Göz ucuyla pencere kenari masa baktim.. Kösede bir tane bos vardi ve emin adimlarla oraya ilerledim ve umarsizca oturuverdim.. Mekan sahipleri ve calisanlari tarafindan hosgeldiniz karsilamalariyla siparisimizi de verdik.. "4 kola lütfen". Evet her pub garsonu gibi bu garson da kisa süreli bi dumurizasyon yasamisti.. Alismistik biz, aldirmamistik garsonun gözbebeklerindeki ifadeye..


Masaya gelen meyve tabagindaki portakal muz ve elma kombinasyonu basariliydi ve 4 kisi tarafindan tüketilmesi cok da uzun sürmedi.. Akabinde bizden hos sohbetini esirgemeyen Serap kod adli Kadriye (ve ayni zamanda 35 kod ya$li 55 ya$indaki aplamiz olur kendileri) Dinyeper ile verdigi samimi görüntülerden sonra Sky'a sarmak üzereydi ki Sky, ögrenci oldugunu öne sürerek basindan savmayi basarabilmisti Kadriye'yi.. Ancak ögrenci olmanin bu bastan savmadaki basarida etkisi nedir Sky da dahil olmak üzere kimsenin bilgisi dahilinde degildi ve halen de esrarengizligini korumaktadir..

Neyse efenim.. Kimsenin gidemedigi, gitmeye cesaret edemedigi ve dolunayda görünen bu pub'a gittik, meyvemizi yedik, muhabbetimizi yaptik, Izmir'i izledik.. Saatler 02'yi gösterince de masaya gelen "kapatiyoruz" uyarisiyla hesabimizi odeyip geceye herkesin kendi evinde uyuyarak gecirmesi gerektigine karar verdik..

Bu arada Dolunay da dogar mi ulan diye kendinizi kasmayiniz.. O sadece film hilesi :)

28 Aralık 2007 Cuma

ve aylar sonra oradaydik..

En son nezaman, kimlerle, nasil gitmistik hatirlamiyorduk aslinda.. Ama kuvvetle muhtemel tahminlerimiz 2006'nin Kasim Ayi oldugu yönünde idi.. ve nerden baksaniz aradan gecen koca bir yildan sonra yine Dayana'nin kapisindan iceri i$iklarin o büyülü dünyasina giris yapmistik. Evet, gectigimiz Carsamba gecesi oradaydik..

Efenim muhabbetimize ilk evvel girisgah olsun diye hatta bi nevi aperatif niyetine Balcova'da Fisilti Pub'da basladik. Fisilti her zaman ki gibi doluydu. Mekana yeni 3 tane kocaman plazma tv'ler kullanilmaya baslamis.. Plazmalarda PowerTurkTv'den görüntüler oynarken mekana verilen müzik ise yüksek ihtimal bilgisayardan caliyordu. Tabi bunlarla göz ucuyla ilgilendikten sonra muhabbete tam gaz devam da ediyorduk.. Meyve tabagimiz'da her zaman oldugu gibi Muz en cok ragbet gören meyvemizdi.. Saatlerimiz 01:30'u gösterdiginde ise artik yavas yavas Dayana'ya gecmenin vaktinin geldigini hissediyorduk.. Yalniz sunu soylemeden de gecemiyecegim, Fisilti'da gecenin finaline Sansar'in bagira bagira dile getirdigi hakli isyani damgasini vurmustu.

01:45.. Alsancaktaydik.. Muhtemelen saatlerimiz 01:50'yi gösterdiginde Dayana'nin kapisindan iceri girmis olacaktik ki zaten öyle de oldu.. Bu sefer bir degisiklik olsun istedik ve ikinci kata ciktik, yerimizi aldik.. Masamiza gelen meyve tabaginda göremedigimiz muz her ne kadar bizi üzüntüye gark etse de bi süre sonra kendimizi toparlayip hic bisey olmamis gibi davranmaya devam ettik.


Sahne showlari, fasil, dans ve muhtesem kivrakligiyla izledigimiz dansözümüz ve de yine bir arada olmanin verdigi muhabbetle saatlerimizi 04:00 yapi vermistik..



Tam kalkmak üzereyken masamiza gelen ikinci meyve tabagindaki kocaman muzlarin varligi ise yüzümüzdeki gülücük kat sayisini arttirmaya yetmisti..

24 Aralık 2007 Pazartesi

Equador

Equador 6.2.7

23 Aralık 2007 Pazar

Yeni Başlayanlar İçin Pavyon

1995 yılının yaz aylarıydı.20 yaşında gencecik delikanlıyım basmaneye yeni düşmüşüm :) Değişik bir ortam ne ararsan var genellikle serseri ve tinerci daha çok tabi.En önemli özelliği gecesi ve gündüzü çok farklı.Gündüz genelde işmerkezleri yoğun olduğu için kalabalık bir ortam herkes ekmek derdinde sağa sola koşturmalar falan gece ise ışıklara bırakıyor kendini bu kalabalık.Gece basmanede bütün yüzler aynı.Senelerdir hep aynı insanlar var .Taksiciler otelciler ve pavyoncular.
İşte yine bir basmane gecesinin sabahında pavyondan çıkmış rus revü gruplarını gördüm.Kaldıkları otele doğru gidiyorlardı.20 yaşıma kadar çok kadın görmüştüm ama bu kadar güzel kadınları hiç bir arada görmemiştim.İçlerinden birisi bana doğru yaklaşıp senin adın ne dedi yarım yamalak türkçesiyle .O kadar yaklaşmıştıki bana şaşırmıştım.Söledim adımı elini gömleğimin üzerine koydu hafif bir okşamayla kendi adını söledi ve ben bu otel kalıyorum dedi ve kaldığı otele doğru yürümeye başladı.O an dedim kendi kendime olum Dinyeper ne yap ne et şu pavyona gir.:)
İşte giriş o giriş...
Pavyon sihirli bir yerdir.Pavyon racondur.pavyon onca çirkinliğin ışıklarla güzelleştirilmiş halidir.Hiç gitmemiş şansız arkadaşlar için biraz anlatalım pavyonu.
Pavyonun kapısının önü her zaman kalabalıktır.En az 2 tane kapıcı vardır.Bunların görevi gelen arabaları çekmektir.Kapıcılar haricinde en az 2 tane de güvenlik vardır.Eskiden iri yarı bu alemden olan insanlar güvenlikçi olurdu ama bu güvenlik şirketleri çıktıktan sonra güvenlik şirketleri daha çok tercih edilir oldu.Arabanızı bıraktınız otparka çekildi güvenliğide geçtiniz.İçerde sizi ne bekliyor ? Hadi girelim içeri :))

İşin en zor kısmı burasıdır.Kapıdan içeri girer girmez salonda kim varsa kapıya doğru bir bakar.Eğer ilk defa pavyona geliyorsanız yandınız.Çünkü nereye oturcağınızı bilemessiniz,içerde dolaşmak hiçte öle kolay bir şey değildir.Bütün garsonlar kendi servis yaptığı masaya oturmanız için sizi yönlendirmek isterler ve yön gösterirler.En sonunda bir yere karar verirsiniz ve oturursunuz .Eh bir rahatlayın artık oturduk sonunda :))
Şöyle bir etrafa bakalım neler var ? İçersi çok karanlık.Renkli ışıklar var ama tam aydınlatmıyor.Sadece sahne kısmı aydınlık.İnsanların yüzlerini seçmek okadar kolay değil.Yüksek seste müzik var.Disco müziği veriliyor.Ve sahnede birbirinden güzel kızlar (bu sayı her pavyon için değişir ama ortalaması 15ila 20 dir)üstlerinde oldukça seksi kıyafetlerle adı dans olmayan ama dansa benzer birşeyler yapıyorlar.Bir nevi kendilerini gösteriyorlar içerde oturan müşterilere...En az 30 tane garson var her masaya nerdeyse 2 3 garson düşüyor.En az da 5 tane takım elbiseli kravatlı salonda dolaşan insanlar var bunlarda idareci.Yani Şef .Bunlardan birtanesi Müdür.Müdürü bulmak zor değil içlerindeki en yaşlısı ve az dolaşanı müdürdür...Salonun kenarları locadır.Localar yüksek yapılır.Hemen önünüze servisiniz yapılır.Tabaklar konur çatal ve bıçaklarınız gelir.Ne emredersiniz diye sorar garson.
Yerli içki nin dublesi 25 ytl.Yabancı içkinin dublesi 30 ytldir.Br 70lik rakı 150 ytldir.Ne iççekseniz söleyin işte oranına ben karışmam ..İçkiler gelir masaya en az 4 çeşit meyve konur artık masada hafif hafif konuşmalar ve gülüşmeler başlamıştır.Eğer kalabalık gitmişseniz herkes birbirine bir tane kız gösterir.Herkez birini sahiplenir nikahına alcakmış gibi :) Adettendir bu seçme ve beğenme işi mutlaka yapılır :))
Biranda müzik susar kızlar sahneden inerler ve otururlar sazlar ve orkestra sahneye çıkar.Genelde alaturka müzikler çalan bu orkestra ve sazlar açılışı türk sanat müziğiyle yaparlar.Ve solist gelir...Sesi öle pekte güzel değildir ama görüntüsü fena değildir.1.şarkının sonunda sahnede bir hareketlilik gözlemlersiniz.2 tane garson sahne kenarına şampanya şişesi dizerler.Locaların birinde oturan zengin bir işadamı hem ben burdayım demek için hemde soliste jest yapmak için şampanya patlatılmasını istemiştir.Dizilen bu şampanyalardan bir tanesi gürültülü bir şekilde patlatılır.Kadehe konur soliste ikram edilir.Solist locaya doğru döner ve kibarca teşekkür eder.Bizde bu arada seçtiğimiz beğendimiz kızlarla hafiften kesişmeye başlarız.İçkiden az az içilir meyve bolca yenir ama gözler sürekli salondadır ...
Pavyonda çalışan garsonların ve idarecilerin en büyük özellikleri dudak okumalarıdır.Sizin hangi kızı beğendiğinizi bakışlarınızdan ve konuşmalarınızdan kolayca anlarlar.Kıza gerekli uyarıları yapıp sizinle ilgilenemesini sağlarlar.Kızın size bakıp gülümsediğinizi gördüyseniz oltayı yutmuşsunuz demektir :) Garson sizin bakıştığınızı gördükten sonra masaya ilgisini daha da çok artırır.Ve bir arzunuz varmı diye sormaya başlar.Sizin çekingen ve yeni olduğunuzu anlarsa hiç çekinmeden kendisi "abi getireyimmi masaya diye sorar." İşte pavyonun amacı budur.Gazino içerisinde çalışan kadınları oraya gelen insanlarla tanıştırmak ve eğlenmesini sağlamaktır.Tamam gelsin derseniz sizde artık bir pavyon müşterisi olduğunuz anlamına gelir.Pavyonda kons olayı en hassas ve en önemli olaydır.Hatun masaya gelir masadaki herkesin elini sıkar ve adını söyler.Masadaki herkes ayağa kalkar gelen bayanın elini sıkar ve kendi adını söyler.Bayanı kim çağırmışsa bayan hemen çağıran kişin yanına oturur.Bayan içkisini garson size sorar .Ne içer acaba bayan diye? Eğer siz nazik biriyseniz bayana sorarsanız ne içersin diye ? oda en pahalısını söyler ve size girmeye başlar yavaş yavaş :))Böyle durumlarda yarım şişe bira sölemek en mantıklsııdır.Yarım şişe biranın fiyatı 60 ytl dir.Bir bayanın yarım şişe birayı içme süresi 25 dakikadır.Bu süre içerisinde mutlaka o birayı içer.Pavyonun en temel kuralıdır bu ...

İçkiler içilir konslar yapılır sabaha kadar eğlenilir.Oldukça güzel bir para hesap olarak ödenir ve herkes evine gider.Bayanda kaldığı otele.Bir gece daha bitmiştir.Ama geceler devam ettiği sürece pavyon ışıklarıyla ve o gizemliliğiyle varlığını devam ettirecektir.

22 Aralık 2007 Cumartesi

Ee geldik yine

hızlı bir yolculuk mc i pas geçtik ta ki montrö sabaha karşıya kadar.boş geçiyoruz bu geceleri dinyeper sen duy bu sesi.